Her yer yalan ve tuzakla örülü,
Gerçek olan ruhumuz, o da ölü,
Dillerimiz olmuş yalan yuları,
Bütün yularlar ise ulaklarla ulalı…
Ah gençliğim! Aldanma seni üzene,
Hayatta uyma! Sorumsuz bu düzene,
Dünya yalana mı koşuyor kaç oralardan,
Tek başına kal, ayrıl bu batıl kafalardan.
Allah’ın nimetleri sana yetmiyor mu?
Bütün insanlığın doyumsuz bu aç gözü,
Bir avuç umutsuz kara toprakla dolu,
Topraksa insanların duracağı son yolu.
Şu yalan dünyada, mal bulursun buldukça,
Karun’un gibi hazinelere kavuşursun yoldukça,
Bu durumda sen Musa’nın asasına ulaşamazsın,
Çölleri geçip de Kızıl Denizleri aşamazsın.
Deniz derindir ve şeytan gibi insana tuzaktır,
Suda yürümesini bilmeyenlere gönül ıraktır,
Batıldan kaçıp da hakka gönül vermeyene,
Ölüm sonsuzluk yolculuğunda zehirli akrepir.
Sen ya kocaman Nuh’un gemisi olup yüzeceksin,
Ya da evrende bir hiç uğruna yok olup gideceksin…
1994/Konya